8 Kasım 2016 Salı

Arantı

Güne selam vermedi...
Gözleri renksiz soğuk faşist.. Telefonuna baktı beklenen yalnızlığı hala gelmemişti.. Çocuk yatağından kalktı ve pencereye uzandı bir sigara yaktı ve tekrarladı.
'Donmuş yağmur konuşan ağaçlar menfaatine susayan yol.." 
Küskün sigarasından bir duman daha verirken ciğerine, duraksadı. En sevdiği ayakkabılarını giymek için koştuğunda dudakları kıvrıldı, dişleri birbirine sürttü. Kuşlarını bekliyor eşikte.. her kuşa 'omzuma' dese de  hiç biri ona eşlik etmedi.. (Sen çocuksun) 
Ayaklarıyla masa'nın omuzlarına basıyordu. İlginç bir şekilde keyif aldı bu durumdan, nedensiz yere böyle güler mi? Siyah, omuzlarını ve sırtını soyan bir şey vardı üzerinde adını koyamıyorum. Dik oturamıyor.. Yorgun diye düşündüm.
Dur bir saniye, kiminle konuşuyordu öyle!
Evet yine yine dudakları kıvrıldı, gözlerini kıstı yanaklarında ki elmalar dökülüyordu kucağına. O an lisanımı yitirdim..
Yürüdüm, hatta koştum aslında kaçıyordum peşimden geliyordu durmaksızın.. Arkama baktım.. Evet neden veya kimden kaçıyordum ben..
Ellerim cebimde geçmiş zamana doğru yürüyorum.
İşte orada..
Gözlüklerini çıkardı, omuzları dikleşti kokusu sırtından beline yayılarak dans ediyordu. Yutkunamıyorum... Sigara içiyor muydum ben.. "Bu iş beni korkutuyor."


Çocuk zırhını tekrar kuşandı, ayaklarına eğildi, bir bağcığını çözdü ve doğruldu. Sevimli yüz hatlarına nasıl da yakışıyordu çatık kaşları.. (Sen çocuksun)  Sol tarafıyla verdiği mutluluğu sağ tarafıyla geri alıyordu..



Bağcıklarına basarak terk etti orayı.. Dilinde ki söz "Hep hatırlasınlar."